21 Aralık 2013 Cumartesi

DUYU ORGANLARI

DUYU ORGANLARI

Çevreden gelen uyarıları (ışık, ses, koku, tat, sıcaklık, soğukluk, dokunma) algılayan organlara duyu organı denir. İnsanlarda göz (görme duyu organı), kulak (işitme duyu organı), burun (koku alma duyu organı), dil (tat alma duyu organı) ve deri (dokunma, hissetme duyu organı) olarak beş duyu organı bulunur.

Duyu organları, çevreden gelen uyarılara göre özelleşmiş (farklı özelliklere sahip) hücrelerden yapılmıştır. Duyu organlarında bulunan ve çevreden gelen uyarıları algılayabilen hücrelere duyu hücreleri veya duyu almaçları veya reseptör denir.
Duyu organları tarafından algılanan uyarılar duyu sinirleri ile beyindeki duyu merkezlerine (görme duyu merkezi, işitme duyu merkezi, koku alma duyu merkezi, tat alma duyu merkezi, dokunma, hissetme merkezi) iletilir. Beyindeki duyu merkezleri, duyu organlarından gelen uyarıları değerlendirir ve cevabını hareket (motor) sinirleri ile ilgili organa gönderir. Böylece çevreden gelen uyarılar (duyular) algılanmış olur.

DİL VE TAT ALMA

Dil ve Tat Alma Duyusu


Dil, konuşmayı, besinlerin ağızda çevrilerek yutulmasını, yediğimiz besinlerin tatlarını almamızı sağlar. Dilin üzeri epitel doku ile örtülür.

Tat alma tomurcukları, dil üzerindeki papilla denilen yapılarda yerleşmiştir. Papillalar mantarsı, çanaksı ve ipliksi şekillerde bulunur. Tat tomurcukları, reseptörler ve destek hücrelerinden oluşmuştur.
Acı, ekşi, tatlı ve tuzlu olarak gruplandırılan tatlar dilin belli bölgelerinde bulunan tat tomurcuklarıyla alınır.
Dilin arka kısmı acıyı, uç kısmı tatlıyı, arka kenarları ekşiyi, orta kenarları ise tuzluyu ayırt eder.
Yediğimiz besinlerin tadının alınabilmesi için tükürükte erimesi gerekir. Bu kimyasal maddeler, tat alma tomurcuğundaki reseptör moleküller ile reak¬siyona girer ve impuls başlatır. İmpulslar duyu sinirleri ile beyindeki ilgili merkeze iletilir ve yorumla¬nır.
Yenilen ve içilen besinlerin tadı, kokusu, rengi, sıcaklığı lezzet denilen bir duyuyu oluşturur.

KULAK VE İŞİTME

Kulak ve İşitme Duyusu


Kulak, işitme ve denge organıdır. Dış, orta ve iç kulak olmak üzere üç kısımda incelenir.

Dış Kulak
Kıkırdaktan yapılmış kıvrımlı kulak kepçesi ve dış kulak yolundan oluşur. Dış kulak yolu ile orta kula¬ğın birleştiği yerde bağ dokudan yapılmış, ses dal¬gaları ile titreşebilen kulak zarı bulunur.
Orta Kulak
Küçük bir odacık şeklinde olan bu bölümde şekillerine göre adlandırılan çekiç, örs ve üzengi kemikleri bulunur. Üzengi kemiği iç kulak başlangı¬cındaki oval pencereye bağlıdır. Orta kulakta oval pencerenin alt kısmında yuvarlak pencere bulunur.
Kemikler, ses dalgalarının kuvvetlendirilerek iç kulağa iletilmesinde görevlidir.
Orta kulak "Östaki borusu" denilen bir kanalla yutağa bağlanır. Bu yapı, kulak zarının iki tarafın¬daki hava basıncını dengede tutmaya yarar.
İç Kulak
İç kulakta dışları kemik, içleri zar yapılı labirent ve torbalar bulunur.
Labirentin işitme ile ilgili kısmı helezon şeklinde kıvrılmıştır. Bu kısma salyangoz (=kohlea) denir. Salyangoz içinde birbirinden ince zarlarla ayrılan üç kanal bulunur:
1. Vestibular kanal: Orta kulaktaki oval pencereye bağlıdır. İçi perilenf denilen bir sıvı ile doludur.
2. Kohlear kanal: Ortada, içi endolenf ile dolu kanaldır. Asıl işitmeyi sağlayan korti organı bu kanalda bulunur.
3. Timpanik kanal: Orta kulaktaki yuvarlak pen¬cereye bağlıdır. İçi perilenf sıvısı ile doludur.
İşitme Olayı
1 Kulak kepçesi tarafından alınan ses dalgaları, dış kulak zarından geçerek kulak zarını titreştirir.
2 Titreşimler kuvvetlendirilerek orta kulaktaki çekiç, örs, üzengi kemiklerine iletilir.
3 Üzengi kemiği titreşimleri oval pencere ile iç kulağa iletir.
4 Titreşimler iç kulak kanallarındaki sıvılarda dalgalar halinde ilerleyerek korti organını uyarır ve duyu sinirlerinde impulsları başlatır.
5 Bu impulslar beynin ilgili merkezine gider ve değerlendirilir.
Kulağın dengeyi sağlamadaki görevi:
Denge, iç kulakta yer alan üç yarım daire ka¬nalları ile bunların uçlarında bulunan ampulla deni¬len bölüme bağlı tulumcuk ve keseciklerle sağlanır.
Bu yapıların içinde endolenf, dışında perilenf sıvısı bulunur.
Ampulla, tulumcuk ve kesecik içinde, titrek tüylü duyu hücreleri ve duyu sinirleri vardır. Ayrıca CaCO3 kristallerinden oluşmuş otolit denilen küçük taşlar yer alır.
Vücudun dengesi bozulacak olursa kulak taşlarının duyu hücrelerine yaptığı basınç değişir. Bu durum impuls oluşumunu sağlar. İmpulslar duyu sinirleriyle beyin ve beyinciğe iletilerek merkezden verilen emirlere göre kaslar uyarılır ve denge sağlanır.


DERİ VE DOKUNMA

Deri ve Dokunma Duyusu


İnsanlarda dokunma, basınç, sıcaklık ve ağrı gibi mekanik duyuları algılayan reseptörler bulunur.

Mekanik reseptörlerin en önemlisi basınç duyusunu alan Pacini cisimciğidir. Pacini cisimciği deri altına ve iç organların duvarlarına yerleşmiştir. Basınç değişmelerini algılamamızı sağlar.
Dokunma duyusunu alan reseptörler Meissner cisimciği ve Ruffini cisimciğidir. Bunlar parmak uçları ve dudaklarda yoğun olarak bulunur, cismin niteliğini algılamamızı sağlar.
Deride dermis tabakasında bulunan Ruffini cisimciği ise sıcak duyusunu almamızı sağlar. Bu reseptörler çabuk yorulur.
Deride bulunan kıl kökü reseptörleri de bir çeşit dokunma reseptörleridir. Hafif bir dokunma duyusunun kuvvetlendirilmesini sağlar.
Serbest sinir uçları, en az özelleşmiş resep¬törlerdir. Derinin her tarafında ve diğer dokularda da bulunur ve ağrı duyusunu alırlar.
Dokunma duyusunun organı olan derinin yukarıda sayılan duyu işlevleri dışındaki başlıca görevleri şöyledir:
1. Vücuda şekil ve bütünlük kazandırmada etkilidir.
2. Deri altındaki yapıları kimyasal ve fiziksel etkilerden korur. Epidermisin alt tabakalarında üretilen ve melanin denilen renk maddesi mor ötesi ışınlan emerek vücudu güneşin zararlı etkilerinden korur. Güneşte kalındığında deri renginin esmerleşmesi, derideki renk hücrelerinin korunma amacıyla ürettiği renk maddesinden ileri gelir. Bu maddeler güneş ışınlarının alt tabakalara geçerek zarar vermesini önler.
3. Mikropların vücuda girmesine engel olur.
4. Kara hayvanlarında vücudun aşırı su kaybını önler.
5. Ter bezleri yardımıyla boşaltıma yardımcı olur.
6. Yağ bezleri, ter bezleri ve kan damarları aracılığıyla vücut sıcaklığının sabit kalmasına yardımcı olur.
Derinin sağlıklı olmasının ilk koşulu temiz tutulmasıdır. Bu amaçla sabun ve suyla sık sık banyo yapılma¬lıdır. Yaralanma halinde deri uygun şekilde tedavi edilmelidir. Asit, baz, deterjan vb. maddelerle derinin teması önlenmeli, temas ederse de bu kısım bol su ile yıkanmalıdır. Güneş ışınlarının zararlı etkisinden korunmak için gereğinden fazla güneş altında kalınmamalıdır.

BURUN VE KOKU

Burun ve Koku Duyusu


Koku alma organı olan burun, arkadan yutağa bağlıdır, iç yüzeyinde mukus salgılayan bezler bulunur.
Koku alma reseptörleri, burun boşluklarının üst kısmında sarı bölge denilen yerde bulunur. Koku reseptörlerinin her biri bir sinir hücresidir. Koku reseptörlerinin aksonları kalbur kemiğini geçerek koku soğancığına girer ve buradaki duyu sinirleri ile sinaps yapar.
Koku reseptörleri mukus içinde eriyebilen maddelerle uyarılabilir. Koku veren kimyasal maddeler reseptör moleküllerle reaksiyona girer, hücre zarının geçirgenliğin değiştirerek impuls başlatır. Bu impulslar beyindeki ilgili merkeze taşınarak değer¬lendirilir.
Koku alma duyusu çabuk yorulur. Bir süre aynı koku alınırsa artık hissedilmez olur. 
Ancak değişik bir koku olursa hemen fark edilir.

GÖZ VE GÖRME

 GÖZ (GÖRME DUYU ORGANI) :
Göz, görme duyu organıdır. Göz, kafatasının önündeki göz çukuru (yuvarlağı) içinde bulunur.
Gözde görme olayını sağlayan görme duyu hücreleri ile görüntüyü beyne iletebilen görme duyu sinirleri bulunur. Gözdeki görme duyu hücreleri tarafından alınan uyarılar (duyular = görüntüler), görme duyu sinirleri ile beynin görme duyu merkezine iletilir ve gelen uyarılar (duyular) burada değerlendirilerek görme olayı gerçekleştirilir.




a) Gözün Bölümleri :
Göz, dıştan içe doğru sert tabaka (göz akı), damar tabaka ve ağ tabaka (retina) olmak üzere üç kısımdan oluşur.

1- Sert Tabaka (Göz Akı) :
Gözün en dış kısmındaki gözü dıştan saran, gözü dış etkilerden koruyan beyaz renkli koruyucu tabakadır. Sert tabakada kan damarları bulunmaz. 
Sert tabaka gözün ön kısmında küreselleşerek saydam tabakayı oluşturur.

• Saydam Tabaka (Kornea) :
Sert tabakanın gözün ön kısmında küreselleşmesiyle oluşan tabakaya saydam tabaka denir. Saydam tabaka göze ışığın ilk geldiği yerdir. Saydam tabaka göze gelen ışığı kırarak göz bebeğine düşürür.

2- Damar Tabaka :
Sert tabaka ile ağ tabaka arasında bulunan tabakadır. Damar tabakanın yapısında çok sayıda kılcal kan damarı ve siyah renk pigmentleri (tanecikleri) bulunur.
Damar tabakadaki kan damarları göz hücrelerini besler, siyah renk pigmentleri ise gözünün içinin karanlık olmasını, yansıma olmamasını ve net görüntü elde edilmesini sağlar. 
Damar tabaka gözün ön kısmında iris ve göz bebeğini oluşturur.

• İris :
Gözün ön kısmında, düz kaslardan yapılan renkli (siyah, kahverengi, mavi, yeşil, ela) tabakadır. 
İris dışarıdan gelen ışığın miktarına göre büyüyüp küçülerek göz bebeğinin büyüyüp küçülmesini sağlar.



• Göz Bebeği :
Gözün ön kısmında ve irisin ortasında bulunan açıklıktır. Göz bebeği, göze gelen ışığın gözün iç kısmına ilk girdiği yerdir. Göz bebeği, iris sayesinde büyüyüp küçülerek göze giren ışık miktarını ayarlar.
Göze fazla ışık gelirse iris incelir, uzar, genişler ve bu sayede göz bebeğini küçülterek göze az ışık girmesini (ve yansıma olmayıp net görüntü oluşmasını) sağlar.
Göze az ışık gelirse iris kısalır, daralır, küçülür ve bu sayede göz bebeğini büyülterek göze fazla ışık girmesini (net görüntü oluşmasını) sağlar.

3- Ağ Tabaka (Retina) :

Gözün en iç tabakasıdır. Gözdeki görme duyu hücreleri bu tabakada bulunur, görme duyu sinirleri bu tabakadan çıkar ve görme olayı bu tabakada gerçekleşir.
Görme duyu hücreleri ağ tabakanın her yerinde bulunabilir ve bu nedenle görüntü ağ tabakada herhangi yerde oluşabilir. Fakat en net görüntü sarı benekte oluşur.
Ağ tabakada bulunan görme duyu hücreleri çubuk (çomak) ve koni şeklinde olabilir. Çubuk şeklindeki görme duyu hücreleri az ışıkta (karanlıkta) siyah ve beyaz renklerin görülmesini, koni şeklindeki görme duyu hücreleri fazla ışıkta (aydınlıkta) diğer renklerin görülmesini sağlar.
Ağ tabaka gözün ön kısmında göz merceğini oluşturur. Sarı benek ve kör nokta da ağ tabakada bulunur.

• Sarı Benek (Sarı Leke) :

Ağ tabakada en net görüntünün oluştuğu yerdir ve göz bebeğinin tam karşısında bulunur. Görüntü sarı benekte ters olarak oluşur.

• Kör Nokta :

Sarı beneğin altında bulunan, görme duyu sinirlerinin gözden çıktığı yerdir. Kör noktada görme duyu hücreleri bulunmaz ve burada görüntü oluşmaz.

• Göz Merceği (Lens) :

Ağ tabakanın gözün ön kısmındaki bölümüdür. Göz merceği, göz bebeği ve irisin arkasında yer alan ince kenarlı bir mercektir. Göz merceği ağ ve damar tabakaya (kirpiksi) kaslar sayesinde bağlanmıştır. 

İNTERNET SİTELERİ

http://www.fatihgizligider.com/?pnum=108&st=7.%20S%C4%B1n%C4%B1f%201.%20%C3%9Cnite%20V%C3%BCcudumuzda%20Sistemler%20-%20Duyu%20Organlar%C4%B1%20Animasyonlar%C4%B1

http://www.vitaminegitim.com/ortaokul/detay/deri?i=TRF1612AN024